NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
عَبَّاسُ
بْنُ عَبْدِ
الْعَظِيمِ
وَمُحَمَّدُ
بْنُ يَحْيَى
قَالَا حَدَّثَنَا
عَبْدُ
الرَّزَّاقِ
أَخْبَرَنَا
مَعْمَرٌ
عَنْ
الزُّهْرِيِّ
عَنْ
عُرْوَةَ عَنْ
عَائِشَةَ
قَالَتْ
كَانَتْ
امْرَأَةً
مَخْزُومِيَّةً
تَسْتَعِيرُ
الْمَتَاعَ
وَتَجْحَدُهُ
فَأَمَرَ
النَّبِيُّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
بِقَطْعِ
يَدِهَا
وَقَصَّ
نَحْوَ
حَدِيثِ
قُتَيْبَةَ
عَنْ
اللَّيْثِ
عَنْ ابْنِ
شِهَابٍ زَادَ
فَقَطَعَ
النَّبِيُّ
صَلَّى
اللَّهُ عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
يَدَهَا
Aişe radıyallahu anha şöyle
demiştir:
Mahzum kabilesinden bir
kadın eşya ariyet alır ve onu inkar ederdi. Rasulullah (s.a.v.) elinin
kesilmesini emretti.
Ravi Abbas, Kuteybe'nin
Leys kanalıyla İbn Şihab'dan rivayet ettiği (4373 numaradaki) hadisin aynısını
rivayet edip: "Rasulullah kadının elini kesti" sözünü ilave etti.
İzah:
Müslim, hudûd; Nesâi,
sarik; Ahmed, b. Hanbel, II, 151.
Bu hadis çeşitli lafız
ve farklı ravilerden Kutüb-i sjtte müelliflerinin tümü tarafından kitaplarına
alınmıştır. Hadisin sıhhatine bir diyecek yoktur. Ancak Buhari'nin rivayetinde,
kadının eşya ariyet alıp inkar ettiğine temas edilmemiş 4373. numaradaki metin
yer almıştır.
Mahzum kabilesinden bir
kadın kendisi tanınır, güvenilir birisi olmadığı için halk arasında tanınan
insanların adını vererek, Mesela "Falan senden şu eşyayı istiyor, beni
gönderdi" diyerek, zînet eşyaları ve başka mallar ariyet alır, sonra da
onu inkar ederdi. Kadının durumu Rasulullah'a intikal ettirilince efendimiz
isim vermeden kadını tevbeye çağırdı, ama kadın oralı olmadı. - Bir rivayette
de kadın ariyet alıp inkar ettiği bir malı satarken yakalanıp Rasulullah'a
getirildi. - Bunun üzerine Rasulullah kadının elinin kesilmesini emretti.
Ashab, Üsame b. Zeyd (r.a)i göndererek kadın için şefaatçi olmak istedilerse
de efendimiz öfkelendi, bunu kabul etmedi ve kadının elinin kesilmesini
emretti.
Ariyet: Birine
karşılıksız olarak kullanmak üzere ve geri almak kay-. dıyla verilen maldır.
Dilimizde buna, iğreti ve
emanet denilir. Ama emanet aslında vedianın karşılığıdır. Yani kullanıp geri
vermek üzere alınan mal ariyet, bir müddet koruyup sonra sahibine verilmek
üzere alınan da vedîa (emanet) dır. Vediada mal, korunmak için, iarede ise bir
müdet kullanmak için alınır.
Bir malı ariyet olarak
vermeye iare, malı ariyet olarak veren mal sahibine mııîr ariyet alana
müsteîr, ariyet almaya da istiare denilir.
Hadisin zahiri; ariyet
alarak mal alan birisi, aldığını inkâr ederse (müsteîr, ariyeti inkâr ederse)
elinin kesileceğine delâlet etmektedir. Hanbeli-lerle, İshak b. Rahuye bu
görüştedirler. İbn Kayyım el-Cevzî ve Şevkânî de bu görüşü teyid eder mahiyette
beyanda bulunmuşlardır.
Bu görüş sahipleri,
üzerinde durduğumuz hadislerin zahiri ile istidlal etmişler, ariyeti inkârın
sirkat (hırsızlık) sayılmayacağı, oysa el kesme cezasının Kur'an'a göre
hırsıza verileceği, dolayısıyla ariyeti inkar edenin elinin kesilemeyeceğini
söyleyen cumhura şöyle cevap vermişlerdir.
İbnu'l-Kayyim;
"Ariyet ya da vediayı inkâr da sirkat isminin altına girer. Çünkü vediayı
inkâr edenden ve hırsızdan sakınmak mümkün değildir. Müntehip ve muhtelis ise
böyle değildir" der.
Şevkanî de aynı görüşü
te'yid babında şöyle demektedir:
"Rasulullah
(s.a.v.)'ın bu inkârı sirkat (hırsızlık) makamına koymuş olması mümkündür. Bu
durumda hadis vediayı inkâr edene hırsız demenin sahih olduğunu söyleyenlerin
sözüne uygun düşer. İbn Ömer hadisindeki; "Rasulullah emretti ve kadının
eli kesildi" sözü, kadının ariyeti yüzünden elinin kesildiğinin açık göstergesidir.
Bazı rivayetlerde kadına hırsız denilmesi bu anlayışa zıt düşmez. Çünkü
vediayı inkâr eden de hırsızdır. Hak olan şu ki; vediayı inkar edenin eli
kesilir."
Ulemanın cumhuruna göre
ise, ariyeti inkar eden kişiye hırsız denmez ve bundan dolayı el kesilmez.
Cumhurun mes'eleye bakışlarını iki noktada toplayabiliriz:
1- Bu (üzerinde
durduğumuz) hadisin, ariyeti inkâr edenin elinin kesileceğine delâleti kesin
değildir. Çünkü rivayetlerin çoğunda ariyet alma söz konusu edilmemiş, kadına
"hırsız" denilmiştir. Mesela; Buhari'nin*ri-vayetinde ariyet lafzı
yer almamıştır. Abdü'1-Hak, Ahkam'mda: "Bu kadının kıssası konusundaki
rivayetler muhteliftir. Çaldı diyenler, ariyet aldı diyenlerden daha
çoktur" demektedir.
Zeylaî de şöyle der:
"Bazı alimler,
ariyeti sadece Ma'mer b. Raşid'in zikrettiğini söylerler. Leys, çalmayı rivayet
etmiş, içlerinde Yunus b. Zeyd, Eyyub b. Musa, Süf-yan b. Uyeyne'nin de
bulunduğu bir grup, çaldı demişlerdir. Bazı alimler de ariyet demekle Ma'mer'e
uymuşlarsa da Öbürlerine karşı zayıftırlar. Burada açıktır ki ariyetin
anılması, kadını özel bir sıfatıyla vasfetmek içindir. Kadın sık sık ariyet
alırdı ve bu hali hırsızlık yapıp da eli kesilinceye kadar devam etti. İbn
Mace'nin Hz. Aişe (r.anha)'den rivayet ettiği ve kadının Ra-sulullah'ın evinden
kadife çaldığını bildiren hadis de bu fikri te'yid eder."
2- Kur'ân-ı Kerim ve
sünnet-i nebevi, hırsızın elinin kesilmesini emretmiştir, Vediayı inkar eden,
hırsız sayılmaz. Hırsızdan ve vediayı inkâr edenden korunulması mümkün
değildir. Tarzındaki itiraz geçersizdir. Çünkü hainden de korunmak mümkün
değildir ama hainin eli kesilmez.
Cumhur, üzerinde durduğumuz
babın hadislerinde anılan ariyet mes'elesine kadını tanıtmak için kullanılan
bir tabir olup el kesme sebebinin hırsızlık olduğunu söylerler. Az önce temas
edilen; Zeylaî'nin işaret ettiği, kadının Rasulullah'ın evinden kadife
çaldığını bildiren hadis de buna delildir. Bu hadise 4374. hadisin sonundaki
talikda yer almıştır.